24 Şubat 2010 Çarşamba

Deliliğe Övgü ...



Bir gün arkama dönüp baktığımda şunu söylemek isterim...yaşadım...hayata sırtımı dönmedim ve mutlu oldum.
.
.
An'da zevk almayı öğrenmek:Zihni denetleyebilmek,gerçek anlamda olup biten her şeyin neşe kaynağı olabilmesi demektir.
.
Her ne yaparsa yapsın,başına her ne gelirse gelsin uyum içindeki insan psişik enerjisini boşu boşuna kuşku, pişmanlık, suçluluk ve korku duygularına harcanmadığını bilir ve her zaman yapacak işe yarar bir şeyi vardır.
.
Kendimizi, birbirimizden ve çevremizden ayırt etmeyi nasıl öğrendiysek, şimdi de zor kazandığımız bireyselliğimizi yitirmeden, çevremizdeki tüm varlıklarla yeniden birleşmeyi öğrenmeliyiz.
.
.
Ancak,kişi ne zaman durup kendisi hakkında düşünse, gördüğü kanıtlar cesaret vericidir.
.
.
İnsan, iradesinin sınırlarını kabul ederek,evrende hükmedici değil işbirlikçi bir yol üstlendiğinde –sonunda- evine dönen bir sürgün gibi rahatlayacağız...

Derya AKKAYA

22 Şubat 2010 Pazartesi

'’Kazanan Kişi’’ olarak hissetmeyi hatırlıyor musunuz?…


...yaşamı değiştiren cevaplar değil sorulardır ... var olanlara bakıp niçin demek yerine, neden olmasın diye sormayı deneyin...
Ne istiyorsunuz? .Kendinize hayatta ne istediğinizi sorun...

Hayatın amacı rüyaları gerçekleştirmek midir?
.
.
.
Kazanan kişi olarak hissetmeyi unutanlar rüyalarını silen, gündelik hayatın kaygı ve koşuşturması içinde kendi kaderini belirleme iradesini kaybedenlerdir.Yaşamlarında sahip olmak istediklerine ulaşamamalarını şansızlığa, başkaları için mecbur olduklarını söyledikleri koşullara bağlarlar.

Hayatınız yeni,istikrarlı ve inandığınız bir karar aldığınız 'an' da değişmeye başlar...İnsan iradesine karşı hiç bir şey direnemez...Gerçek kararlar ; rüyaları gerçeğe dönüştüren aracılardır.
.
Kendinizin sergilediğinizden çok daha büyük bir güce sahip olduğuna karar vereceğiniz gün neden bugün değil?
Hayatınızı ruhunuzun kalitesi ile eş seviyeye getirmek için karar vereceğiniz gün neden bu gün olmasın?
Sıkıntılı anlarımızda ‘’bir gün gelecek bugünlerimize güleceğiz ne boş üzüntülermiş diyeceğiz ‘’ şeklinde konuşmalar yapmışızdır mutlaka …Neden o -bir günü- beklemek zorundayız... neden o -bir gün- bugün değil …
.
Tüm yaratma eylemleri ile ilgili tek bir gerçek vardır.Kişi kendine inanarak karar verdiğinde kader de harekete geçmektedir…
.
Karar vermek bu kadar basit ve güçlü iken, çoğu kimse bunu niçin yapamıyor.Bunun nedeni zorluğundan değil……karar vermenin ne demek olduğu bilinmiyor…..Karar vermek yerine tercihler ifade ediliyorsa kararlar uygulanamaz.Karar vermek kendinizi diğer ihtimallerden mahrum bırakmaktır….unutmayın her seçim bir vazgeçişdir.
.
Tecrübeler başa gelen aksilikler değil, buralardan çıkarılan derslerle hayata ne katıldığıdır.Kazanmak doğru düşünmenin ürünüdür, doğru düşünmenin temeli ise ....tecrübelerdir...

Ne zaman acı veya zevk hissedersek, zihnimiz bunun nedenini ararken üç aşamadan geçirir…
Birincisi ………… -tek- bir neden var mı?
İkincisi …………….yakın zamanda bunu hissetmiş mi?
ve ….sonuncusu ..s ü r e k l i l i k…..

Hiçbir şey değişmez biz değişiriz.Değişim için bu üç kritere dikkat edin.Çünkü kararlarınızda tutarlı olmadığınız durumlar, yanlış nedenlere bağlantı kurar ve mümkün olan çözümlere giden yolları yine - kendiniz - kesmiş olursunuz.
Nereye ulaşmak istediğinize odaklanın ….korkularınıza değil.Odağınız durumu iyi mi kötü mü algıladığınızı, kendinizi mutlu mu mutsuz mu hissettiğinizi belirler...

Rüyaları geri getirmek mümkün…hatırlatayım :)
‘’Yaşamak için doğduk yaşama hazırlanmak için değil…’’
Boris Pasternak

Yaşamınızdaki öznelere dikkat edin, kazanan kişi yaşama iradesine sahip kişidir.

Sevgiler,
Derya Akkaya

neden olmasın?


AŞK hakkında yazmamak olmazdı...
.
.
Hayata dair söylenecek pek cok söz delicedir. Özellikle Aşk başlıbaşına delilik değil mi?

Günümüzde pek çok kavram gibi Aşk için söylenenler anlamını yitirmeye başladı, değersizleştirildi. Bense hala var olduğuna ,hatta mutsuzluk olmadığına inananlardanım…

Aşk ve nefreti birbirine tamamen karşıt kavramlar olarak nitelemek , birine sahip olmak için diğerini tersi gibi düşünmek bence tamamıyla yanlıştır.Acı ve mutluluk aslında birbiriyle çelişmez.Birinin sonucunun diğerinin tersi gibi görülmesinden kaynaklanır.Aşkın nefrete dönüştüğü durumlar bir kanıt sayılamaz.Aşkın karşıtı, aşkın yokluğudur…

Duygusal ayrılıklar ve birleşmeler ‘’ben’’ ve ‘’sen’’ arasında oluşur. Ne ‘ben’i ne de ‘sen’i yok etmeden varlığını sürdürebiliyorsa, aşk vardır.

Neden‘’Mutlu Aşk Yoktur’’ denilmekte, çünkü hikayeler hep birbirine kavuşamayan aşıkların hikayesidir.Leyla ile Mecnun, Romeo ve Julyet, Kerem ile Aslı, gibi…Diğer tarafta da …onlar ermiş muradına diyip biter masal, çünkü mutlu aşk anlatılmaya değer bulunmamıştır.Aslında ‘’Mutlu Aşk’’ın hikayesi yazılmamıştır.

Ve biz bunlarla büyüdüğümüz için, öğretilmiş çaresizliğimizle inanırız olmadığına…

Aşk, içten dışa yönelik bir dinamiktir.Çoğu kez, bu sürükleniş dıştan gelen bir şiddet olduğu biçiminde açıklanır.Kendiliğinde durmadan katlanarak çoğalan iç dünyamızdaki heyecan, gözü kapalı bir şekilde ısrarla varolabildiği noktaya kadar gitmeye çalışır.Aşkın, başlamış ve bitmiş olanları sıradandır.Aşkı yaşatmayı bilmek, iki kişinin kendilerine yaşama hakkı vermeleri, gösterdileri özen ve bağlılık ve en önemlisi - daha - diyebilmeleridir.

‘’Siz var olan şeyleri görür ve şöyle dersiniz: Neden?
Ama ben olmayan şeyleri hayal ederim ve derim ki : Neden olmasın?’’
Bernard Shaw

Yaşamınıza bir anlam verin...

Derya AKKAYA

Korku ve Cesaret

Bazılarımız, her şeyin zor olduğuna o kadar inanırız ki basit bir yolu olduğunu hayal bile edemeyiz.Bir türlü gelmeyen şansı bekleriz.Doğum ile ölüm arasında geçen zamanın değerini bilir ama yapmak istediklerimizi erteleriz.Yeni aldıklarımızı kullanmaz, şu gün için der, dolapta saklarız.Sevdiğimizi söylemekten çekinir karşımızdan bekleriz. Ya reddederse diye yakınlaşamayız Başımıza iyi bir şey geldiğinde bir daha olmaz kesin der, o anın sevincini yine eksik yaşarız. Farklı olursak kabul edilmeyiz korkusu ile fikirlerimizi açıklayamayız. Birisi hayalin nedir diye sorduğunda, hayalimizi söylemeye çekinir, dalga geçecek der içimizden bile söyleyemeyiz. Biz bunları kendimize niye yapıyoruz?

Çünkü…Korkuyoruz.

Gölgede ya da karanlıkta bir yerde bizi beklediğini biliyor, içimiz titrediğinde olduğumuz yere adeta mıhlanıyoruz.Kendimizi hapsettiğimiz ve güvenli alan dediğimiz yerden ömrümüz boyunca çıkmamaya razıyız, yeter ki bizi yakalamasın.Zaten dışarıda başka bir yer yok, bize verilen örnekleri bunlar Polyanna masalı der, dışarı çıkmak bir kenara dışarı bakmayız bile…

Ya Polyanna masalı demeyenler ne yapıyor?
Garanti diye bir şey olmadığını biliyorlar.
Korkuyu yok etmeye çalışmak yerine, onu kullanıyorlar
Yaşamı bekleyerek değil, yaşayarak anlayabileceklerini biliyorlar
Korkunun bir yere gitmediğini biliyorlar
Daha azına razı olmuyorlar, haklarını istiyorlar
‘’Hayır’’ demekten çekinmiyorlar
‘’Evet’’ demekten utanmıyorlar

Korkularınızla baş etmek istemez misiniz? İşte size koçluk sorularım;
Yaşamınızda nelere katlanıyorsunuz?
Onlara direndiğinizde enerjinizi boşa harcadığınız alanlar neler?
Sorunlarınızın veya sorun yaşadığınız insanların ortak noktaları neler?
İstediğiniz yaşam için oluşmasını beklediğiniz koşullar neler?

Cesaret korkunun olmaması demek değildir.Korkuya rağmen ilerlemektir.Korkunun varlığı, risk alırken akıllı davranılmasını sağlar.Korku bir an durup düşünmeyi sağlar, tehlikeyi güvenli aşmak için bir alarm vazifesi görür.
Seneca’nın sözü gibi’’ Cüret edemememizin nedeni işlerin zorluğu değil, biz cüret edemediğimiz için zor’


Kendinize inanın.
Derya Akkaya
Yaşam Koçu

Suçsuz Mutluluk…


Suçsuz Mutluluk...

Düşünmek, tanıma ve birleştirme sürecidir.Aklımız ise doğrularımızla tek yargıcımız.Düşünmek diye tanımladığımız süreci başarabilmenin tek yolu aklımızı kullanmak...
.
.
.
Mutluluk geçici olmayan, içinde ceza ve suçluluk bulundurmayan , sizi mahvetmeyen ve hayatını kendi çabası ile destekleyenlerin sahip olduğudur...
.
.
.
Mutluluk bir seçimdir tıpkı düşünmek gibi….
.
Korkularınızı büyütürseniz sizi kurtaracak tek eylemden o kadar uzaklaşırsınız.O eylem ............ düşünmektir......

Bizi biz yapan değerlerimizden ;

‘’Özgüven’’ insanın kendisine duyduğu saygısının biçimidir.

‘’Dürüstlük’’ başkalarının hatırı için yapılan fedakarlık ve bir görev değildir.Dürüstlük ben olmayı ifade etmek ve kendin olma gerçeğini kabul etmektir.

‘’Gurur’’ en yüksek değerimizdir.Diğer değerlerimiz gibi hak edilmesi gerekir.

‘’Sevgi’’ bir gerçeğe cevaptır,.Kişinin değerlerinin ifadesidir.Kişiliğinizle ve karakterinizle edinebildiğiniz nitelikleriniz için size verilen en büyük ödüldür.Sevgi, kişinin başkasının değerleri karşısında duyduğu zevkin duygusal bedelidir.
.
.
.
Acı çekmek bir değer değildir.Acıya karşı verilen mücadele bir değerdir.
.
.

Yaşayabilme yeteneğinizin derecesi, kendiniz olma derecenizdir.İçinizden geldiği gibi,zannettiğiniz gibi değil olduğunuz gibi…
.
.
Bir insanın kendi sevincine,neşesine ulaşma mücadelesinden vazgeçmesi ,hayatına sahip çıkma cesaretinden yoksun olduğunu gösterir.
.
Kendinize değer verin.Bunun anlamı… sizden hakkını talep ediyormuş ve ona borçluymuşsunuz hissini yaratanların yardım taleplerini geri çevirin....
.
iyileri kötüler uğruna gözden çıkarmayın, harcamayın…

Hayatı yaşamanın peşinde olun.

Düşünmek de bir seçimdir … seçimlerimiz ise alınyazımızın ta kendisi…


Derya Akkaya